Debbie Owen, British Airways’le yapacağı yolculuğun olaysız geçeceğini düşünüyordu. Fildişi Sahili’nden havalanan uçak, 7 saatlik bir yolculuğun ardından Londra Gatwick Havalimanı’na inecekti.
7 aylık hamile olan Debbie, Afrika’nın sıcağını geride bırakıp İngiltere’nin serin havasına kavuşacağı için memnundu. Yolculuk sırasında Debbie’ye 4 yaşındaki kızı Claire eşlik ediyordu. Eşi Duncan, o sırada henüz Fildişi Sahili’ndeydi; doğum iyice yaklaşınca o da Londra’da ailesine katılacaktı.
Uçak havalandıktan kısa süre sonra Debbie’nin sancıları başladı. Debbie yolculuğa çıkmadan önce doktor kontrolüne gitmiş, doğuma henüz 7 haftası olduğunu teyit ettirmişti. Hatta doktoru kendisine uçak yolculuğu yapmasında bir sakınca olmadığını belirten bir mektup bile vermişti. Ancak anlaşılan o ki bebek planlara uymak istemiyordu.
ANNE BEKLEMEK İSTESE DE BEBEK İSTEMEDİ
Debbie, başlangıçta sancılarına karşı direnmeye çalıştı. Doğumu bir hastanede yapabileceğini ümit ediyordu. Ancak kısa süre içinde bebeğin uçağın yere inmesini bekleyebilecek durumda olmadığı anlaşıldı.
Uçak mürettebatı Claire’le ilgilenirken, bir anne çocuk sağlığı organizasyonu için gittiği Gana’dan dönmekte olan Hollandalı doktor Wym Bakker da doğum sırasında Debbie’ye destek oldu.
Sabırsız kız bebek uçak Birleşik Krallık hava sahasının sınırında doğdu ve adı Shona Kristy Yves (kısaca SKY yani gökyüzü) oldu.
Duncan ikinci kızının doğum haberini eşinden değil uçağın pilotundan aldı. Bugün 30’lu yaşlarında olan Shona, Conde Nast Traveler’a yaptığı açıklamada, “Pilot babamı arayıp, ‘Kaptanınız konuşuyor, eşiniz doğuruyor’ demiş” diye anlattı o dakikaları.
Dr. Sailaja Vallabhaneni 2020’de uçakta meydana gelen doğuma yardımcı olmanın mutluluğunu yaşıyordu
GÖKTE DOĞANLARIN EN GENCİ 1 YAŞINDA
Shona, aşağı yukarı 70 kişilik bir özel insanlar topluluğunun üyesi. Bir uçak yolculuğu esnasında doğan bu kişilere İngilizce “skyborns” yani “gökte doğanlar” adı veriliyor.
Shona, öğrencilik yıllarında bir dijital gazetecilik projesi kapsamında kendisi gibi gökte doğanlar için bir internet sitesi kurdu. Bu kişileri belli bir çatı altında toplamak isteyen Shona, diğer gökte doğanların hayat hikâyelerini araştırdı.
Araştırması sırasında keşfettiği hikâyelerden birinin sahibi olan Matthew Dulles de Bara, Shona’dan birkaç yıl sonra New York-Orlando uçuşunda dünyaya geldi ve gazetelere haber oldu.
2015 yılında Taipei’den Los Angeles’a giden bir başka uçakta küçük bir kız dünyaya geldi.
Virgin Atlantic havayolu bünyesindeki ilk doğum 2004 yılında 36.000 fitte gerçekleşti. Bebeğe Virginia adı verildi. Charles Branson’ın sahibi olduğu şirket bir uçağın adını bu kızın anısına değiştirdi. Virginia’dan sekiz yıl sonra bu kez Virgin Atlantic’in Johannesburg uçuşunda bir erkek bebek doğdu.
Gökte doğanlar topluluğunun en yeni üyesi ise 19 Ocak 2023 günü Tokyo Narita’dan kalkıp Dubai Uluslararası Havalimanı’na yol alan 12 saatlik Emirates Havayolları uçağında dünyaya gelen bebek oldu.
İLK BEBEK 1929 DOĞUMLU
Ancak Shona’yı en çok heyecanlandıran, ilk gökte doğan bebeğin hikâyesini açığa çıkarmak oldu. Shona bu bebekle ilgili haberi, Florida’da yayımlanan bir yerel gazetenin 1929 tarihli kupüründe bulduğunu belirterek, “Baba bir uçak meraklısı ve doktormuş. Eşi hamileliğinin son dönemlerindeymiş. Anne doğumun yaklaştığını hissettiğinde uçağa binmişler ve bebek gelene kadar 2.000 fitte dolaşmışlar” dedi.
Shona bebeğe Airleen (air İngilizce hava demek) adı verildiğini de sözlerine ekledi.
Shona’nın bulduğu en ilginç gökte doğan hikâyelerinden biri ikiz kardeşlere aitti. Bu hikâyeyi ilginç kılan asıl şey, bebeklerden birinin havada diğerinin yere indikten sonra doğmuş olmasıydı.
Ancak ne yazık ki tüm gökte doğanların hikâyeleri bu kadar keyifli değil. Uçak tuvaletinde doğan ve anneleri tarafından terk edilen üç bebek de var.
1966 yılında Dakar-Kazablanka uçuşunda dünyaya gelen bebek Tonnie, doğumuna yardım eden uçuş görevlisinin kollarında.
HER 26 MİLYON YOLCUDA 1
Öte yandan Shona, havayolu şirketlerinin, sağlık kuruluşlarının ya da Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği gibi sektörel kuruluşların gökte doğanlarla ilgili kayıt tutmadığını da belirtti. Ancak 2020 yılında International Society of Travel Medicine’de yayımlanan bir makalede, 1929-2018 yılları arasında ticari uçuşlarda 74 bebek dünyaya geldiği, bunların 71’inin hayatta kaldığı ifade ediliyordu.
Havacılık sektörüne sağlık desteği veren MedAire şirketinin verilerine göre ise bu tür doğumlar her 26 milyon yolcuda 1 yaşanıyor. Şirketin küresel tıp direktörü Dr. Paulo Alves, “Uçuş sırasında doğum yaşanması çok ama çok nadirdir. Vakaları incelediğinizde bunların beklenmedik doğumlar olduğunu, bebeklerin prematüre olduğunu görebilirsiniz” dedi ve ekledi:
“Uçaklar doğum için en uygun yerler olmadığını söyleyebiliriz. Bunun birçok sebebi var. Bir kere hava basıncı düşük olduğu için bebek soluk alıp vermekte zorlanır. Bunu çok yüksek rakımlı bir yerde prematüre bir bebek dünyaya getirmek gibi düşünebilirsiniz.”
Daha da önemlisi uçaklarda gelişmiş ekipmanlar ya da doğum ve bebek bakımı konusunda uzman sağlık çalışanları olmadığından, yaşanabilecek bir aksaklık veya acil sezaryen ihtiyacı işleri daha da karıştırabiliyor. Son olarak yeni doğan bebeklerde orta kulak ile burnun arka kısmını birbirine bağlayan östaki boruları, hava basıncındaki değişimlerden olumsuz etkileniyor.
ACİL İNİŞ YAPILMIYOR, YOLA HIZLA DEVAM EDİLİYOR
Captain Laura blog’uyla tanınan deneyimli havayolu pilotu Laura Einstetler, uçakta yaşanan doğumlardaki risklerin sadece bebeğin prematüre olmasıyla sınırlı olmadığını ilk elden tecrübe edenlerden.
Einstetler, Conde Nast Traveler’a yaptığı açıklamada, “Los Angeles’tan Hawaii’ye uçtuğumuz bir yolculuğun ortalarında, 7 aylık hamile bir yolcumuz anormal derecede hızlı ve derin nefesler almaya başladı. Geçmişten gelen bir hastalığı vardı ve hamileliği nedeniyle ilaçlarını kullanamıyordu. En yakın havalimanına 2,5 saat uzaktaydık. Kendisini sakinleştirmeyi başardık ama oldukça kaygılı anlar yaşandı” dedi.
Uçuş esnasında yaşanan doğumlarda nasıl bir süreç işleyeceği de resmileşmiş değil. Çoğu zaman yolcu, birinci sınıf ya da ‘business’ sınıfı gibi daha geniş ve rahat bir kısma alınıyor. Bunun olamadığı durumlarda çevresi mümkün olduğunca boşaltılıyor. Einstetler, acil inişlerin de çok olası olmadığını belirterek, “Bu yolcuyu 39.000 fitten hastaneye götürmek en az 45 dakikamızı alır. Bu seçenek diğer yolcular için uygun değildir, havayolu şirketi için maliyetli olur ve uçağın planlarını bozabilir” dedi.
Hal böyle olunca, doğum başladığında uçuş ekibi ebelik görevini üstlenirken, uçak da planlanan destinasyona en kısa sürede varabilmek için hızını artırıyor.
Hamilelerle ilgili uçuş kurallarında da sektör genelinde uygulanan bir standart yok. Bazı havayolları 36 haftayı geçmiş yolcuları kabul etmezken bazıları, doktor raporu olduğu takdirde 40 haftaya kadar uçuşa izin veriyor. (40 hafta modelini uygulayan havayolu şirketlerinden biri olan Delta’nın sözcüsü Conde Nast Traveler’a yaptığı açıklamada, “Hamile kadınların doğum tarihinden önceki son dört hafta uçmaması ve uçağa binmeden önce doktoruna danışması tavsiye ediliyor. Ama bu sadece bir tavsiye” dedi.)
‘DÜNYA VATANDAŞI’ OLUYORLAR MI?
Peki uluslararası hava sahasında doğan bir çocuk hangi ülkenin vatandaşı oluyor?
MedAire yöneticisi Dr. Alves, bu konuda da evrensel bir kural olmadığını belirterek, “Uçağın içinin o ülkenin toprağı kabul edildiğini hatırlamakta fayda var” dedi. Yani Vatansızlığın Azaltılmasına Dair 1961 Sözleşmesi gereğince uçak, resmî kaydının bulunduğu ülkenin toprağı sayılıyor. Ne var ki bu çok da önemli olmayan teknik bir ayrıntı. Zira uçakta doğan çocukların çok büyük bir kısmı jus sanguinis (kan esası) gereğince anne ya da babalarının vatandaşı olduğu ülkenin vatandaşlığına giriyor. Bununla birlikte jus soli (toprak esası) uygulayan bazı ülkeler de var. Bu ülkelerde vatandaş olmak için orada doğmak yeterli oluyor.
1961 Sözleşmesi’nin uygulamaya konduğu nadir örneklerde ise çocuğun vatansız kalmasını önlemek için havayolu şirketinin kayıtlı olduğu ülkenin vatandaşlığı geçerli oluyor. Yani uçakta doğan çocukların “dünya vatandaşı” olduğu iddiası doğru değil.
Örneğin Shona Owen Birleşik Krallık pasaportu sahibi. Ancak pasaportunu yenileme zamanı geldiğinde “doğum yeri” hanesi Shona için sorun yarattı. Shona’nın eski pasaportunda özel durumlar için ayrılmış bir sayfada “Pasaport sahibi Sussex’in Mayfield ilçesinin 10 mil güneyinde bir uçakta doğmuştur” yazıyordu. Ancak Birleşik Krallık’ta pasaportlar Avrupa Birliği standartlarına uymak üzere değiştirilince bu sayfalar iptal edildi. Bunun sonucunda Shona, doğum yerini en yakın uygun kategori olan “denizde doğdu” olarak değiştirmek zorunda kaldı.
2015’te China Air uçuşunda meydana gelen doğum kameralara böyle yansımıştı
ÖMÜR BOYU BEDAVA BİLET YOK AMA…
Bu tür bürokratik sorunlar bir yana, uçakta meydana gelen başarılı bir doğum hem aile hem de havayolu şirketi için iyi haber sayılıyor ve çoğu zaman bir reklam malzemesine dönüşüyor. Örneğin Virgin Atlantic, uçakta doğan bebeğe 21 yaşına kadar kullanabileceği sınırsız bedava bilet armağan etmişti. British Airways de Shona’ya 18’inci yaş günü için istediği herhangi bir yere giderken kullanabileceği iki kişilik bilet hediye etti. (Shona bu biletlerle Avustralya’da yaşayan büyükannesini ziyarete gitti.)
Özetle, uçakta doğan bebeklerin ömür boyu uçağa bedava bindiği iddiası bir şehir efsanesinden öte değil. Ancak Shona yolculuk öncesi check-in yaparken uçakta doğduğunu belirtiyor ve bu sayede kabin yükseltme hakkından çoğu zaman ücretsiz faydalanabiliyor. Son olarak, kaderin bir cilvesi midir bilinmez ama, Shona’nın seyahat sektöründe çalıştığını ve sık sık uçak yolculukları yaptığını da belirtelim.
Conde Nast Traveler’ın “What Happens When a Baby Is Born on a Plane?” başlıklı haberinden derlenmiştir.
GÜNDEM
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024SPOR
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024GÜNDEM
05 Aralık 2024